BASIN BÜLTENİ Akıncı :“AB’nin güvenlik ve garanti mekanizması yok” - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









BASIN BÜLTENİ Akıncı :“AB’nin güvenlik ve garanti mekanizması yok”
Tarih: 26.01.2017 > Kaç kez okundu? 900

Paylaş


Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Kıbrıslı Türklerin arzu ettiği güvence ve statünün korunması anlamındaki garantilerin, AB kapsamında sağlanamayacağını çünkü AB’nin böyle bir mekanizmasının olmadığını söyledi.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Kıbrıs müzakereleri konusunda İstanbul’da NTV’nin sorularını yanıtladı.

“Uluslararası bir güç önerisi var. Ama diğer taraftan Türk tarafının, Kıbrıslı Türklerin güvenliği konusunda Ankara’nın özellikle belirli bir hassasiyeti var. Türk askerinin varlığı konusunda ısrarcı mısınız?” sorusuna Akıncı, sadece Ankara’nın değil, Kıbrıs Türk halkının hassasiyetlerinin de aynı şekilde olduğunu belirtti.

“Söz konusu olan 2 konu var” diyen Cumhurbaşkanı, bunlardan birinin güvenlik meselesi, diğerinin de statünün korunma meselesi olduğuna dikkat çekti.

“Kıbrıslı Türkler güvenliklerinin de, statünün korunma meselesini de yabancı güçlere havale etmek istemiyorlar” diyen Akıncı, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bunu 2017’ye adapte etmek demek, bir araya gelip bunları öncelikle konuşabilmek demekti ve bu başladı. Bu konuşuluyor. Bu modellerden bir tanesini biz beyin jimnastiği çerçevesinde Rum tarafına sunduk. Gerekli açılımı görmediğimiz için de daha ileri gidemedik. Bu sunduğumuzu daha önce açıkladım ama Türk kamuoyuna çok fazla yansımadı. Diyelim ki 1963’te yaşadıklarımız yeniden cereyan etti. Neydi o dönem yaşadıklarımız? Anayasanın bize verdiği haklar vardı. Rumlar bu Anayasada 13 maddede değişiklikler talep ettiler ve bu taleplerin birçoğu Kıbrıslı Türklerin haklarını içeriyordu ve giderek oradaki haklarımızdan gaspa uğradık ve Rumlar tek başına bütün devletin sahibi konumuna yükseldiler. Dolayısıyla eğer kurduğumuz federasyon Rumların tavrı yüzünden yine çatırdarsa, yine oradaki haklarımızı gasp etmeye yönelirlerse, bütün emniyet sibopları bir bir geçtikten sonra, son çare olarak, Kıbrıslı Türkler kendi parlamentolarında geçirecekleri bir kararla bu gidişe dur diyebilecek tek bir güç görüyorlar. Türkiye’nin gücünden yararlanmak. Önce biraz anlayışlı davrandılar. Sonra Rum lider bunun 1960’taki sistemden daha kötü olduğunu, iki ayrı devleti, konfederasyonu çağrıştırdığını söyleyince, biz de dedik ki, o zaman bunu istemiyorsanız 1960’taki devam eder. Daha kötüyse eğer, eskisi yerinde kalsın.”

“Türk askeri tamamen çekilsin değil. Belli bir sayıda yine kalsın. Yine adı değişebilir ittifak anlaşmasının. Yunanistan’ın önerdiği ‘Dostluk Paktı’ ismi var. Ama içi boş. Adına böyle diyebilirsiniz. Ama Türkiye, Yunanistan ve ilerde oluşturacağımız devletin kendi aralarında atfedebilecekleri bir dostluk anlaşması çerçevesinde, belirli bir sayıda Kıbrıs’ın dışa karşı savunmasına katkıda bulunacak bir yeni ittifak olabilir” diye konuşan Akıncı, kurulacak yeni sistemde iki kurucu devletin kendi bölgelerinin sahibi olacaklarını söyledi.

Kıbrıs Türk tarafının ayrı meclisinin, hükümetinin, mahkemelerinin olacağına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, “Ayrı polis gücümüz de olacak. Dolayısıyla kendi iç güvenliğimizi kendimiz sağlayacağız. Bir de federal polis olacak. Bunun da silahlı gücü eşit sayıda olacak. Bunlar hep karara bağlanmış hususlardır” dedi. Akıncı, olası Anayasal statünün tehlikeye girmesi durumunda da ne olacağını şöyle açıkladı:

“Kıbrıs Türk kurucu devletinin çerçevesinde kalacak bir müdahale hakkını Türkiye’ye verelim. Ama tehlikeye girersek bu çağrıda bulunalım.

Unutmadan da söylemem lazım; müdahale hakkı sadece Türkiye’nin değildir. Hem Yunanistan’ın hem de Birleşik Krallık’ın ayrı ayrı tek başlarına müdahale hakkı vardır, eğer statü tehlikeye girerse... Şu anda söyledikleri sıfır asker, sıfır garantidir; onu da bizim kabul etmemiz mümkün değildir. Mont Pelerin’de iki gün süren teknik çalışmalar yapıldı.

Orada bu sorular soruldu. Orada ortaya çıkan nokta çok açık ve net. Kıbrıslı Türklerin arzu ettiği güvence ve statünün korunması anlamındaki garantilerin AB kapsamında sağlanamayacağı çok net olarak ortaya çıktı. Çünkü AB’nin böyle bir mekanizması yok.”

Kıbrıslı Rumların en aşırıdan daha aşırıya giden talepleri olduğunun altını çizen Akıncı, “En aşırısı, çözüm olmadan bütün askerlerin dışarı çıkmasıdır. Bu mümkün değildir. Bize söylenen bir kaç yıl içerisinde sayısının sıfırlanmasıdır. Bir çözüm durumunda zaten 40 bin askerin orada durmasına gerek yok. Belli bir rakama ineceği aşikardır. Bu rakam üstünde uzlaşma sağlanabilir. 1960’ta 650’ye 950 diye mutabakata varılmıştı. Buna benzer bir rakamı Sayın Erdoğan da seslendirdi. Ancak bunun üzerinde bir mutabakat sağlanabilir. Bu rakam o kadar da büyük bir olay değil. Yeter ki varlığı üzerinde bir mutabakat sağlansın” diye konuştu.

Rumlara, bu noktada daha makul ve gerçekçi olmaları gerektiği çağrısını yapan Akıncı, sıfır asker-sıfır garanti tavrının referandumda onay almayacağını vurguladı.

Cumhurbaşkanı Akıncı ayrıca, “Ben, ‘bunu nasıl yapabiliriz, nasıl adapte edebiliriz ki Rum tarafı için de kabul edilebilir hale gelsin’, bunu arıyorum. Türkiye de buna sıcak bakıyor. Sayın Çavuşoğlu’nun söylemlerinde de var. Biz bir tarafın güvencesini istiyoruz ama diğer taraf için de tehdit olmasın” dedi.

Bu arada Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’yla Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis, Kıbrıs müzakereleri çerçevesinde bugün yeniden bir araya gelecek.

Görüşme ara bölgede BM tarafından müzakereler için tahsis edilen binada gerçekleşecek Liderlerin bugünkü görüşmesi, Cenevre’deki müzakereler ve Beşli Konferans sonrasındaki ilk görüşme olacak.



Türkeş: “İyi niyetimizi koruyoruz”



TC Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, Kıbrıs müzakerelerine ilişkin iyi niyeti koruduklarını belirterek, "Kıbrıs'ın iki toplumlu, iki kesimli federe bir devlet olması ve bu federe devletin de Avrupa Birliği'nin bir ülkesi olması açısından bu anlaşmanın hayırlı, iyi netice sağlamasını istiyoruz, arzu ediyoruz ve destekliyoruz. Müzakerecilere de bu manada destek veriyoruz." dedi.

Türkeş, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi'nde (ESAM) düzenlenen "Milli Davamız Kıbrıs" konulu konferansta yaptığı konuşmada, Kıbrıs konusunun birçok yönünün bulunduğunu ifade etti.

Kayseri Pınarbaşı kökenli ama Kıbrıs'a göç etmiş bir ailenin çocuğu olduğunu dile getiren Türkeş, kendisinin de hem Kıbrıs ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğunu, bu bakımdan Kıbrıs'ı sadece milli bir dava olarak algılamanın ötesinde, ata toprakları olması açısından da kendisi için ayrıca bir önemi olduğunu söyledi.

"Kıbrıs'ta bir Türk toplumu olduğu için Kıbrıs ile Türkiye ilgileniyor" şeklinde yanlış bir bilginin bulunduğunu ifade eden Türkeş, "Bir kere Kıbrıs'ta bir tane Türk yaşamasa dahi Türkiye'nin Kıbrıs diye bir meselesi vardır ve bundan vazgeçmesi mümkün değildir. " diye konuştu.

Türkeş, Doğu Akdeniz siyaseti açısından da Kıbrıs'ın hayati öneme sahip olduğunun bilinmesi gerektiğine işaret etti.

Kıbrıs'a yapılan yardımlara da değinen Türkeş, bunların çok önemli rakamlar olmadığını vurguladı. Batı dünyası tarafından Kıbrıs Türk'ünün büyük bir engelleme ile karşı karşıya olduğunun altını çizen Türkeş, serbest ticaret, ithalat ve ihracat yapamaması ve ekonomisinin kısıtlanması nedeniyle KKTC'ye Türkiye'nin bir destek sağladığını anlattı.

Türkeş, Doğu Akdeniz siyaseti açısından önemi olan bu yardımın döviz artışından önce bakıldığında yıllık 300 milyon dolar dolayında olduğunu ifade etti.

KKTC'deki rakamların, maaşların zaman zaman iç basında yanlış yorumlandığına dikkati çeken Türkeş, ücretleri Kıbrıs Rus Kesimi ve Ada'nın şartları ile mukayese etmek gerektiğini söyledi.

Ada'ya ilişkin taraf olan birden fazla ülkenin bulunduğunu anlatan Türkeş, "Bir kere bunları bilmemiz lazım. Bu mesele, çok karmaşık çok girift bir meseledir ve bunu doğru görüp doğru analiz yapmazsak çözümü de doğru bulmamız mümkün olmaz. Kıbrıs'ta taraflar, sadece Kıbrıs Türk'ü ve Kıbrıs'taki Rum yönetimi ile Yunanistan ve Türkiye değildir, çok daha fazla insanın ilgisi, menfaati ve çıkarı vardır." değerlendirmesini yaptı.

Zaman zaman iç basında Kıbrıs'ta müzakerelere neden mani olunduğu yönünde bazı haberlerin çıktığını ifade eden Türkeş, meselenin kişilere indirgenmeye çalışıldığını belirtti. Türkeş, "Oysaki işin aslında burada bir güç mücadelesi vardır, burada bir Doğu Akdeniz siyasetinin 21. yüzyılda şekillenmesi söz konusudur ve orada bu güçlerin birbiriyle çekişmesi, müzakeresi, münazarası devam etmektedir bunu anlamak lazım." dedi.

KKTC'nin kurulduğu 30 yılı aşkın süredir demokrasi içinde yönetildiğine dikkati çeken Türkeş, "Burada Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin devlet aklının öneminin altını çizmek istiyorum. Bu, her babayiğidin yapabileceği bir şey değildir. Bazı şeyleri, problem sıkıntı olmadığı zaman üstünde durmuyoruz, önemsemiyoruz. Bir devlet olma aklı varsa, devlet kurabilme tecrübeniz varsa o zaman bunları yapabiliyorsunuz. Bu konuda, başından itibaren, Kıbrıs'a Türkiye'nin müdahalesinden itibaren devlet aklına hürmet etmek, saygı durmak zorunluluktur, şarttır. Problem çıkmadığı zaman, onu takdir etmeniz gerekir, problem çıktığı zaman üzerinde konuşmak değildir marifet." ifadelerini kullandı.

Kıbrıs'taki meselenin her iki tarafın da menfaatlerini asgari seviyede muhafaza ederek bir uzlaşma noktası bulmak olduğuna işaret eden Türkeş, şöyle konuştu:

"Bu iki tarafın uzlaşı noktasını bulmadığınız zaman anlaşma yapmış olamazsınız. Ona anlaşma denmez. Kıbrıs Türk toplumu ile Kıbrıs Rum yönetimi arasındaki müzakeredeki yaşanan en önemli mesele budur.

Kıbrıs Rum tarafı, müzakerelerde, bir kere Kıbrıs Türk toplumunu azınlık olarak mütalaa ediyor. Bu birinci yanlışları. Biz diyoruz ki iki kesimli, iki toplumlu federal bir devlette uzlaşılsın. O zaman nüfusu göz ardı edeceksiniz. Yani Birleşmiş Milletler müzakeresinin temelinde bu var. İki toplumlu iki kesimli federe bir devletle uzlaşmak için müzakereler yapılıyor. O zaman o toplumların nüfusları birtakım detaylar da müzakere edilir ama müzakereyi iki eşit taraf arasında yapıyor olmanız gerekir.

Karşı taraf bir kere bu birinci maddeyi dikkate almayan bir üslup içinde. Anlaşmazlığın ruhunda, felsefesindeki en önemli problem bu."

Müzakerenin sadece bir tarafın talepleri üzerinden yürütülmesinin kabul edilemeyeceğini vurgulayan Türkeş, Türkiye'nin 1960'taki garanti anlaşması kapsamında Kıbrıs'a müdahale ettiğini aktardı.

"Son müzakerelerde, Kıbrıs Rum tarafının 820 bin dolayında, Türk tarafının ise 220 bin olarak değerlendirildiğini" dile getiren Türkeş, şöyle devam etti:

"Bu yanlış bir hesaplamadır. Kıbrıs'ta 300 binin üzerinde Türk yaşamaktadır kuzeyde ve artı bugüne kadarki daha önce yaşanan terör, şiddet ve Kıbrıs Türk'ünün izolasyonları nedeniyle önemli bir nüfus dünyada farklı yerlere göç etmiştir. İngiltere'de Avustralya'da ve Kanada'da, Türkiye'de büyük bir Kıbrıs nüfusu var. İngiltere'de yaşayan Kıbrıs Türk'ünün 200-300 bin arasında olduğu söyleniyor. Oradaki derneklerle temas ettik şimdi bir çalışma başlatıyoruz ve İngiltere'de yaşayan Kıbrıs Türkü'nün nüfusunu tespit etmeye çalışıyoruz. Bunların Kıbrıs'ta yaşıyor olup olmamasının hiçbir önemi yoktur. Mühim olanı, bunlar Kıbrıs Türkü'dür."

KKTC'nin asli nüfusuna diğer ülkede yaşayan Kıbrıs Türk'lerinin dahil edilmediğini ifade eden Türkeş, bunun kabul edilemez olduğunu ifade etti.

Türkeş, müzakerelerde anlaşma sağlanması halinde Kıbrıs'tan göç edenlerin haklarının muhafaza edilmesi gerektiğini kaydetti.

"Aleyhte kampanyaya muhatap oluyoruz" Türkeş, müzakerelerde, "anlaşmazlığın zemini Türkiye, Türk tarafıdır" şeklinde aleyhte bir kampanyaya muhatap olduklarını aktardı.

Kıbrıs'ın Rum kesiminin laik olmadığını, kilisenin gücünün siyasetçilerin ve toplumun üzerinde olduğunu kaydeden Türkeş, bu nedenle Kıbrıs Rum yönetimi ile anlaşmanın yeterli olmadığını, kilisenin bu anlaşmayı onaylaması gerektiğini belirterek, "Daha önce birçok olaylarda yaşadık, onlar bir anlaşmaya varır gibi oluyor, kilise bir açıklama yapıyor. Diyor ki, 'Ben bunu şöyle anlıyorum eğer benim anladığım gibiyse olur, eğer benim anladığım gibi değilse işin aslı bunun kabul edilebilir tarafı yoktur' diyor.

Herkesin dinine, inanışına saygımız var ama bugün Baş Papaz, 'anlamıyorsunuz bir türlü, bir de Türkçe söyleyeyim demiş' ve Türkçe, 'anlaşma filan yok' demiş. Daha bugünkü (dünkü) açıklaması. Şimdi bu şartlarda bir Kıbrıs müzakeresi yürütüyoruz. Daha doğrusu Kıbrıs Türk tarafı yürütüyor." diye konuştu.

"Güvenlik ve garantiler noktasında da Türkiye olarak esas yapılması gerekenleri geçtikten sonra devreye gireceğiz." diyen Türkeş, şunları kaydetti:

"Devreye girmek için bekliyoruz ama oraya gelmiyor. 5 madde üzerinde her iki taraf anlaşma gayretinde. Yönetim, güç paylaşımı, toprak vesaire gibi meseleler var. Onlar üzerinde müzakere ediyorlar. Türkiye, bir şey talep etti ve oradaki bir anlaşma sonrasında ilişkiyi sürdürebilir olmak bakımından da önemli. Neydi o? Dedik ki 4 özgürlüğün Türk tarafına da verilmesi lazım. İşçinin serbest dolaşımı, serbest giriş çıkış, sermaye vesaire. 'Bunu temin edin' dedik. Hiç buraya yanaşmıyorlar. Dedik ki o zaman ikinci bir öneri. Bunları bize imtiyaz gibi düşünüyorsanız, o zaman bizim mahrum olduklarımızdan da Yunanlıların da mahrum olmasını temin edelim, yani ya hakta ve imtiyazda eşitlik sağlayalım ya da mahrumiyette bir eşitlik sağlayalım ki bir anlaşma olsun. Orada da bir uzlaşma yok orada da bir anlaşma sağlanmadı bugüne kadar.

Ama bütün bunlara rağmen iyi niyetimizi koruyoruz. Kıbrıs'ın iki toplumlu, iki kesimli federe bir devlet olması ve bu federe devletin de Avrupa Birliği'nin bir ülkesi olması ve bu vesileyle Türkçe'nin Avrupa Birliği'nin de asli dillerinin içinde yer alması, artı Kıbrıs biliyorsunuz AB ilişkilerinde engel olarak önümüze konuyor, bunların da ortadan kaldırılması açısından biz bu anlaşmanın hayırlı, iyi netice sağlamasını istiyoruz, arzu ediyoruz ve destekliyoruz. Müzakerecilere de bu manada destek veriyoruz."

KKTC'ye su götürüldüğünü de hatırlatan Türkeş, dağıtım şebekeleriyle ilgili problemi çözdüklerini söyledi. Adaya elektrik götürülmesine ilişkin bir çerçeve anlaşmasının yapıldığını bildiren Türkeş, atık suyu tekrar değerlendirme konusunda da çalışmalar yürütüldüğünü anlattı.



Karadağ Müftüsü Feyziç KKTC’de



Din İşleri Başkanlığı’nın davetlisi olarak KKTC’ye gelen Karadağ İslam Birliği Başkanı (Karadağ Müftüsü) Rıfat Feyziç ve beraberindeki heyet resmi temaslarına başladı.

İlk ziyaretini Din İşleri Başkanı Prof. Dr. Talip Atalay’a gerçekleştiren Feyziç başkanlığındaki heyet ardından Din Hizmetleri Müşaviri Selami Açan ve Vakıflar Genel Müdürü Prof. Dr. İbrahim Benter’i makamında ziyaret ederek görüştü.

Heyet, Karadağ Müftüsü Rifat Feyziç, Karadağ Müftü Yardımcısı Rahman Kaçar, Rojaye İslam Birliği Başkanı Ernad Ramaoviç, Zekat Vakfı Başkanı Sadmir Hadzijiç, Mehir Vakfı Başkanı Mustafa Özdemir, Vakıf Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Saffet Köse ve Vakıf Saymanı Süreyya Gezginci’den oluşuyor.

Din İşleri Başkanı Talip Atalay, Karadağ İslam Birliği Başkanı Rıfat Feyziç ve heyetini Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Din İşleri Başkanlığı’nda ağırlamaktan mutlu olduğunu belirterek, işbirliği ve dayanışmanın önemine değindi.

Karadağ’a daveti için Müftü Feyziç’e teşekkür eden Başkan Atalay, Karadağ’ı ziyaret etmekten mutluluk duyacağını söyledi.

Karadağ İslam Birliği Başkanı (Karadağ Müftüsü) Rıfat Feyziç ise KKTC halkına Karadağ’daki kardeşlerinin selamını getirdiğini belirterek, KKTC’ye ilk kez geldiğini söyledi.

Feyziç, Kıbrıs’la ilgili haberleri mümkün olduğunca takip ettiği ve Kıbrıs’ta kardeşleriyle birlikte olmaktan heyecan duyduğunu dile getirdi.

Temsil ettikleri alanlarda ne tür işbirlikleri yapabilecekleri konusunu istişare edeceklerini ifade eden Feyziç, sıcak ve samimi ilgiden dolayı Atalay’a teşekkür etti.

Karadağ Müftüsü Feyziç, Din İşleri Başkanı Talip Atalay’ı Karadağ’da görmekten mutluluk duyacağını belirterek ülkesine davet etti.

Karadağ Müftüsü ve heyeti, KKTC’deki temaslarını yarın tamamlayarak ülkeden ayrılacak.













Enformasyon Dairesi







Facebook





Twitter





Website





Instagram













Dışişleri Bakanlığı







Facebook





Twitter





YouTube





Website













KKTC Dışişleri Bakanlığı

Enformasyon Dairesi



Tel: +90 (392) 228 3365 / 228 3241

Fax: +90 (392) 228 4847

E-Mail: pio@mfa.gov.ct.tr

Adres: Selçuklu Caddesi, Lefkoşa KKTC

via Mersin 10 / TURKEY



Twitter: @trnc_pio

Facebook: TRNC Public Information Office / KKTC Enformasyon Dairesi

Youtube: KKTCDisisleri





Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 50
Dün Tekil 1505
Bugün Tekil 1870
Toplam Tekil 4076651
IP 18.117.137.64






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























16 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


T rk milletindenim diyen insanlar her eyden nce ve mutlaka T rk e konu mal d r.
(Mustafa Kemal ATAT RK)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.406 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu